SEVDİKLERİNİZ İÇİN YUMUŞACIK BİR POĞAÇA TARİFİ

19 Mayıs 2014 Pazartesi

0 yorum
YUMUŞACIK BİR POĞAÇA 

Selam, hemen yeni yapmış olduğum ve ev halkı tarafından çok beğenilen poğaça tarifini vermek istiyorum sizlere. Dışarıdan alırız hani böyle yumuşacıktır aynen öyle bir lezzet. Yapması da oldukça kolay emin olun ve bence mutlaka deneyin derim.

MALZEMELER
1 su bardağı süt
1 çay bardağı sıvıyağ
1 çay kaşığı tuz
1 tatlı kaşığı şeker
2 paket kuru (instant) maya
3 bardak un
1 yumurta sarısı (üzeri için)

İÇ MALZEMESİ (İsteğe bağlı; lor peynir ve maydanoz yada kaşar peyniri, sosis yada sade yapabilirsiniz).

HAMURLARIN ARASINA SÜRMEK İÇİN
2-3 yemek kaşığı oda sıcaklığında tereyağ

YAPILIŞI : Elediğim un, tuz, şeker ve kuru mayayı bir kaba alıp onları iyice karıştırdıktan sonra ortasın havuz açarak 1 bardak ılık sütü ve sıvı yağı ilave ederek yoğurmaya başladım ve yaklaşık 4-5 dk yoğurdum. Elinize yapışmayan yumuşak bir hamur olacak. Öyle pek de pürüzsüz bir hamur değil yalnız. Gözenekli şekilde olan bir hamur. Sonra bu hamuru yarım saat dinlenmeye bıraktım. Daha sonra hamuru iki eşit parçaya böldüm. Sonrada her bir parçayı 8 eşit parçaya bölerek beze yaptım. Sonrada bu bezeleri tabak büyüklüğünde açıp üstüne yağı sürdüm ve 8 parça için bu işlem devam ettirdim. En son üst üste koyduğum bu hamurları önce bir merdane sonrada oklava ile iyice büyüterek açtım. Elimizde yufka büyüklüğünde bir hamur oldu. Sonra da bunu tıpkı sigara böreği yaparken yaptığımız gibi büyük üçgenler şeklinde kesip sonrada bazılarına kaşar peyniri, bazılarına lor peyniri ve maydanoz karışımını, bazılarını ise sade olarak sardım ve üzerine yumurta sarısını sürerek 150 derece fırında 15 dk pişirdim. Benimkiler çok beğendi, bakalım sizin sevdikleriniz ne diyecek. Afiyet olsun!

EMZİRME DÖNEMİNDE ZONA

10 Mayıs 2014 Cumartesi

0 yorum
          Geldi mi hep üst üste geliyor değil mi? Hepimiz çoğu zaman yaşamışızdır böyle durumları. Bebeğim 4 aylık olmuş, kalça gelişim geriliği teşhisi konulmuştu. Pavlik bandajı denilen o sıkıcı bandajı takmak zorundaydı. Ben ise çok üzülmüştüm ve zona oldum. Evet belki de bir çok kişinin duymadığı bir rahatsızlık bu. Daha önce duymuştum fakat insan kendi başına gelmeyince çok da ilgilenmiyor doğrusu. İsterseniz öncelikle bu hastalık hakkında bilgi vereyim;
          ZONA : Daha önce su çiçeği geçirmiş olan bireylerin vücudunda var olan su çiçeği virüsü. Sinir köklerine yerleşmiş olan bu virüs yorgunluk, stres, travma gibi olaylar sonucu bağışıklık sisteminin düştüğü zamanlarda ortaya çıkan bir rahatsızlık. Kaşıntı ve kızarıklıklar meydana geliyor insanın vücudunda. Aynı zamanda çok şiddetli ağrı ve halsizlik tabi ki. Bu kızarıklıklar su toplamış gibi oluyor ve genelde vücudun bir tarafında oluyormuş. Benim sol tarafta belimde ve karnımda olmuştu. Günde yaklaşık 5 defa krem sürdüm. Ortalama bir hafta sonra biraz daha azaldı kızarıklıklar ve başka bir krem kullanmaya başladım. Kafamın içinde bile çıkmıştı. Daha sonra bu yaralar kuruyor ve pul pul kepek gibi dökülmeye başlıyor.
          Ben ilk başlarda sadece bir alerji diye düşünmüştüm. Hatta evde antihistaminik vardı onu kullanmıştım ve hatta yaraların üzerine de evde olan bir ampul ilaçdan sürmüştüm. (alerjim olduğu için KBB doktoru emzirme döneminde kullanabileceğim bir antihistaminik vermişti bana) Fakat birkaç gün geçmeyince doktora gittim ve bana zona teşhisi koyuldu. Bir anda şok olmuştum. Günlerdir sırtımda olan ağrıların varlığını bebek emzirmeye yada üşütmeye bağlıyordum oysa ben. Fakat inanılmaz olan bu sırt ağrıları, halsizlik bu hastalıktan kaynaklı imiş. Aynı zamanda bulaşıcı bir hastalık. Su çiçeği geçirmeyen birisine bulaşırsa özellikle yetişkinlerde ve 1 yaş altında aşı olmayanlarda ağır geçiriyormuş hasta. Kızım ve eşim aşı olduğu için onlar korunuyormuş. Fakat bebek daha 4 aylık olduğu için ona bulaşır ise çok ağır geçirebilir dedi doktorlar. Ben kendi hastalığıma mı üzüleyim yoksa bebeğimin o bandajlı halinde iken ondan ayrı kalıp emzirmeyi bırakmak zorunda oluşuma mı? bilemiyordum.
          Doktorum vitamin verdi ve ağrılarımın çok şiddetli olabileceğini ve olduğu takdirde emziren anneler için kullanılabilecek olan ağrı kesicilerden kullanmamı önerdi. Kaşınan yerler içinde bir krem verdi. İlaçları almış ve büyük üzüntüler içinde eşim ve bebeğimle birlikte eve gelmiştik.
          Kafamız o kadar karışmıştı ki. Ne yapacağımızı bir türlü bilemiyorduk. Önce biraz şaşkınlığı üstümüzden atmamız gerekti. Bizim için önemli olan evet ben hastaydım ama bebek ne olacak emzirmeye devam etmeli miyim? yoksa bırakmalı mıyım?. Daha sonra biraz kendimize gelip doktor arkadaşlarımızı aramaya başladık. Öncelikle daha çalıştığım hastanede iki tane Çocuk Doktoru vardı onları aradım. Sonra eski çalıştığım yerdeki doktor arkadaşımı aradım ve ondan sormasını rica ettim. Toplam 4 tane Çocuk Doktoru ile görüştüm. Bana emzirmeye devam edebileceğimi söylediler. Ben zaten daha önce geçirdiğim için bebeğimin de bağışıklık kazanmış olduğunu, bebeğin emdiği sürece anne sütünün onu koruyacağını söylediler. Sadece vücudumdaki yaralara değmemesini söylediler.
          Aynı anda 4 kişiden aynı cevapları alınca bende emzirmeyi bırakmadım ve devam ettim. Yaralarıma eldiven giyerek krem sürdüm. Çok kaşınmasına rağmen kaşımamak için çaba gösterdim. Vitaminimi kullandım ve ağrı kesici almamaya çalıştım. Bol bol ellerimi yıkıyor sonra bebeğimi emziriyordum. Elbette bütün bunların yanında moralimi yüksek tutmaya çalıştım. Elimden geldiğince kendi kendime bütün bunların geçeceğini ve bebeğime hiçbir şey olmayacağını, iyileşeceğimi söyleyerek motive etmeye çalışıyordum. Eşim ve kızıma da sonsuz teşekkür ediyorum bana ve bebeğimize göstermiş oldukları ilgi, alaka ve biraz daha fazla sevgi dolu oldukları için.  Şükürler olsun ki 1.5 ay oldu ve ben iyileştim. Bebeğimi emzirmeye devam ettim ve ona da hiçbir şey olmadı.
           Ben o dönemlerde çok araştırmış fakat internetten bu konu hakkında emzirme dönemi ile ilgili bir bilgi alamamıştım. Umarım başına gelenler için yardımcı olmuşumdur. Şimdiden geçmiş olsun dileklerimle.
         
         

BİBERLİ EKMEK

5 Mayıs 2014 Pazartesi

2 yorum
         Bir akşam evde saat epeyce geç olmuş eşim acıktım ben hadi bir biberli ekmek yap hatun diyerek geldi yanıma. Saate baktım 22:30 civarı, yapayım ama geç olur dedim. Hafta sonu olduğu için zaten normalde de geç yattığımız için tamam dedi.
         Genelde hamur mayalamak bilen için çok kolay, bilmeyen insan için ise çok zordur. Evde herkes çok beğendi ve çok pratik bir tarif. Bu yüzden ben de sizlerle paylaşmak istedim.
         Bazıları ne var pastaneden alıveririz diye düşünebilir bu tür şeyleri. Ama evde yapmak gibisi yok inanın. Hem insanı rahatlatıyor o hamuru yoğurmak, ortaya güzel bir şeyler çıkması. Herkes tarafından beğenilmesi ise zaten tarif edilemez bir duygu. Üstelik çok daha sağlıklı, bence kalori değerleri de daha düşük oluyor evde yapılanların çünkü yağını ayarlayabiliyorsunuz, miktarlar sizin elinizde. Evet artık verelim tarifimizi ;


MALZEMELER (Hamur için)
1,5 su bardağı süt
Yarım su bardağı ayçiçek yağı
2 tatlı kaşığı şeker
1 tatlı kaşığı tuz
1.5 yemek kaşığı kuru maya
3.5 bardak un

ÜZERİ İÇİN
1 soğan
1 yemek kaşığı domates salçası
1 tatlı kaşığı susam
1 tatlı kaşığı çörek otu
2 yemek kaşığı ayçiçek yağı

YAPILIŞI : Sütümüzü ılıtıp içine mayamızı ve şekerimizi ilave ediyoruz. Onları biraz mayalanması için bekletiyoruz. Daha sonra diğer malzemeler ile birlikte karıştıralım. Unu eleyerek koymakta her zaman fayda vardır unutmayın. Hamurumuzu güzelce karıştırıp yoğurmaya başlıyoruz. İyice yoğurmamız lazım ki her taraf mayalansın. Biraz ele yapışır tarzda yumuşak bir hamur olması lazım. Sonra ben yoğurduğum kabın üstüne bir poşet geçirip üstünüde havlu ile kapatıyorum ve yaklaşık 40-50 dk kadar bekletiyorum. Ve çok güzel mayalanmış bir hamurunuz oluyor. Sonra bizimkiler biraz daha kalın ve yumuşak sevdikleri için avuç içi kadar büyüklükte hamurlar alıyorum ve çok fazla hamur ile oynamadan hemen yuvarlak bir şekil veriyorum. İçine yağlı kağıt koyduğum tepsime diziyorum. Ortalama 5 tane sığıyor benim tepsime toplam 10 tane oluyor. Sonra üstüne hazırladığım soğanlı ve salçalı malzemeden sürüyorum. 150 derece fırında yaklaşık 15-20 dk pirişiyorum. Herkesin fırını farklı olduğu için sürekli kontrol etmekte fayda vardır. Zaten güzel kokular yayılıyor. İşte hepsi bu. Herkese afiyet olsun...
 

KALÇA GELİŞİM GERİLİĞİ ve PAVLİK BANDAJI

27 Nisan 2014 Pazar

0 yorum
        Kızım Derin Ada 4 aylık olmuştu. Hafta sonu 3 aylık kız bebeği olan arkadaşım kontrole gitmişti. Bebeğine ultrason yapıldığını ve kalça çıkığı olduğunu söyledi. Telefonda kız ağlamaktan helak olmuştu. Onun adına çok üzüldüm. Fakat benimde içim bir türlü rahat etmiyordu. Bütün kontrollerimiz normal çıkmıştı. Fakat yinede ultrason ile bakılmamıştı. Hemen pazartesi günü eşimin çalıştığı hastaneye giderek ultrason yaptırtık ve sol kalçasında 1 derecelik bir artış olduğu söylendi. Ortopedi Dr. ile yapılan muayene ve çekilen röntgen sonucunda eskiden KALÇA ÇIKIĞI diye bilinen şimdi ise KALÇA GELİŞİM GERİLİĞİ denen bir rahatsızlığı olduğunu öğrendik.
         Doktorumuz pavlik bandajı denilen bir bandajın en az 2 ay boyunca takılması gerektiğini söyledi. O gün hemen akşam olmadan medikal bir firmadan alıp doktorumuza tardırdık. Daha yeni kollarını, bacaklarını hareket ettirmeye başlamış olan bebeğimin resmen ayakları bağlandı. Takılırken çok rahatsız oldu. Arkadaşımın bebeğinede takıldı. Akşam iki arkadaş bebekler ile birlikte bir taraftan internetten araştırıyor, bir taraftan üzülüyorduk. Bizim bebişler ise huzursuz bir şekilde ağlıyordu.
        Kuzum bir türlü rahat uyuyamıyordu. Bütün gece sabaha kadar ağladı. Her saat başı uyandı. Uykudan ölüyor fakat uyuyamıyordu. Çok rahatsız ediyordu pavlik bandajı. İlk iki gün kabus gibiydi. Gece bir yandan o ağlıyor, bir yandan ben ağlıyordum. İnsan bu gibi durumlarda kendini yargılamaya başlıyor. "Acaba ben nerede yanlış yaptım?", "Benim yüzümden mi oldu?" bütün bu sorular ilk hafta sürekli kafanızda. İlk hafta geçince sonra biraz hem ben, hem de bebeğim alışmıştık.
        Ha. İlk gün bu pavlik bandajı nasıl kullanılır ? nedir? nasıl takılır? diye internetden sürekli araştırmalar yapıyorduk. Doğrusu bu konu hakkında forum sitelerinde birkaç yazı gördüm sadece. Bebeğin altı nasıl değişecek?, İki güne bir banyo yapan bebeğim ne zaman ve nasıl banyo yapacak?, Ne giyecek? bütün bu sorular bir anne olarak sürekli insanın kafasını karıştırıyor ve en kötüsü de emzirme anları oluyordu.
         Bebeğinin başına böyle kötü bir olay gelen arkadaşlarım için, pavlik bandajını kullanma konusunda umarım yardımcı olmuşumdur. Nasıl takıldığını zaten incelediğiniz zaman göreceksiniz. Fakat ben yinede kısaca bilgi vereyim. Koltuk altından kalın bir bant şeklinde olan kısımı önden yapıştırıyoruz. Ön tarafında o kalın bandın üst tarafında iki toka var onlara arkadan gelen bantlar çapraz şekilde takılıyor. Burası kolay çok rahatsız edici bir durum yok. Asıl olay bacaklara takılan bandaj. Bacağı iki bant arasına alarak hemen diz altından ve ayak bileği üstünden bacağı çepe çevre saracak şekilde bantlayıp yapıştırıyoruz. Her iki bacak içinde aynı şekli uyguladıktan sonra bu bantları göğüs kısmındaki tokadan ve arkadan tutturuyoruz. Amaç bacağın birbirine yakın olmasını engellemek ve arkaya doğru açmak.
          Eminimki ne kadar karışık bir şey anlamadım diyorsunuz. Bana da öyle gelmişti önceleri. Fakat internette takılış videoları var orda ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız.
          Pavlik bandajını takalı bir ay oldu. Öyle veya böyle bir şekilde alıştık tabi ki. İki gün önce kontrole gittik ve kalçasının yerine oturduğunu, artık bir sıkıntı olmadığını fakat yinede 1 ay daha takılması gerektiğini söyledi doktorumuz. Umarım bu ayın sonunda artık "Pavlik bandajı" denen şu illetten kurtuluruz. Böylece kızımda o minik elleriyle dizlerinin üstünde durmaya, emeklemeye başlar. Ben peşinden koşmaya razıyım yeter ki bebeğim sağlıklı olsun. Bir ay sonraki gelişmelerden de mutlaka haberdar ederim tabiki sizleri.

     

KÜÇÜK PRENSES

0 yorum
              Benim küçük prensesim son zamanlarda zamanımın çoğunu bu küçük fare ile geçiriyorum. 10 yıl aradan sonra gelen bir mutluluk. O kadar uğraşmalarıma, ilgilenmelerime, geceleri uykusuz kalmalarıma, tüm enerjimi sömürmesine rağmen o da babasına aşık. Evet bütün çileyi çeken onlar için her fedakarlığı yapan ben fakat hanımefendi babasına bayılıyor. Tıpkı ablası gibi. Nedir benim bu kızlarımdan çektiğim bilmem.
              Hoş bende babasına aşık bir genç kızdım. Babamla vakit geçirmekten çok hoşlanırdım. Babam daha anlayışlı, daha sevimli, daha canayakın gelirdi bana hep. Annem bir çok şeyde izin vermezdi. Aslında izin vermeyen baba ama annenin arkasında olduğu için ben onu hiç görmüyordum tabiki. Şimdi çok iyi anlıyorum annemi.
             Elbetteki küçük ve tatlı çekişmelerimiz oluyor ablamız ile de. Fakat bunlar çözülmeyecek sorunlar değiller. Sonuçta biz birbirini çok seven bir aileyiz. O yüzden her şeyin başı sevmek ise eğer biz zaten birbirimizi seviyoruz.

Merhaba

26 Nisan 2014 Cumartesi

0 yorum
          Herkesin kendini ifade şekli farklı. Yaşanmışlıklar ve düşünceler arasında paylaşım bir nehir gibi olmalı aslında, bu nehri akıtmak için bazen insan araçlara gereksinim duyuyor. Bende kendi nehrimi akıtmanın yolunu burda bulduğuma inanıyorum. Siz okuyucularıma sessiz yeşil bir doğa içinde sakin ama o kadarda kararlı akan bu nehrin kenarında oturabilecekleri bir yer vermek istedim. Blog fikrim bu düşüncelerden sonra oluştu insan olmanın özünde olduğuna inandığım paylaşma fikri bakalım daha nelere gebe bırakacak bizi.
          Hadi sadece bakmakla olmuyor işte eline kahveni al ve sende bu nehrin akışına ve üzerindeki güneşin yansımaları içinde kendi düşünceni bulmaya çalış bakalım. Kendine oturacak bir köşe bul ki bu akışı daha iyi gözlemliyebilesin.